6 Ocak 2011 Perşembe

Şişko Güliver

'Geçen gün Muzo ve Ertekin ile bizim Mehmet'in bebek'te açtığı harikulade restaurantta tatlılarımızı da bitirdikten sonra '' hadi kalkın bizim şu Selami'nin açtığı muhteşem alışveriş merkezindeki şu müthiş sinema salonuna gidelim '' dedim ' diye Hıncal Uluçvari bir sinema eleştirisine başlamak isterdim ama ı-ıh tarzım değil.

Birkaç ay önce sinemada sıradan bir filmin arasında gelecek filmlerin tanıtımı esnasında Jack Black'i New York'taki tipik bir metropolitan çalışma hayatının içinde '' loser '' olarak tasvir edildiği bir rolde görünce '' işte yine sıradan bir hollywood komedisi '' daha demiştim ki ta ki kahramanımızın çooooook uzaklarda bir adaya düşüp , binlerce parmak büyüklüğündeki insancık tarafından kuşatıldığını görene kadar '' bingo! '', işte yıllardır sinemada görmek istediğim film: '' Güliver'in gezileri ''.

Çocukluğumda '' Lorel ve Hardy '' ile birlikte en zevk alarak okuduğum diğer kitap da beyaz perdedeydi artık , en büyük 3 hayalimden biri gerçekleşti ( diğer ikisi fenerbahçe'nin küme düşmesi ve kendi ülkemin kralı olmak ! ).

Filmin kendisine dönersek, dün akşam sinemada izledim ve Güliver'in hayranı olduğum için objektif olamayacağım, bu filmin bir de DVD'sini alıp defalarca izleyeceğim. Yine de tarafsız bir gözle, çok da iz bırakacak bir film değil. Öncelikle uzmanlık alanı animasyon filmleri olan Rob Letterman'ın bu filme çok uymadığını söylemek gerekiyor, sanki etli-butlu bir cast ile çalışmaya alışamadığı için hala bu filmden bir animasyon çıkarmaya çalışmış gibi duruyordu. Halihazırda müthiş bir kurguya sahip olmasına rağmen filmin senaryosu ve replikler de zayıftı, hele filmin senaristinin Shrek gibi kült bir filmin senaristi olduğunu düşünürsek daha da şaşırdım.

Filmin olumlu yanlarına gelirsek , kıyafet seçimi, müzikler ve görsel efektler kalbur üstüydü ; Konunun kendisi zaten müthişti ve Jack Black gibi bir '' halk kahramanı '' na sahipti.

Biraz spoiler içermesine rağmen , özellikle devler ülkesindeki küçük kızın ' doll house ' una hapsolduğu sahnedeki espriler enfesti  fakat devler ülkesindeki sahneleri neden bu kadar kısa tutmuşlar anlayamadım ( sanırım 2. filme sakladılar ).

Bu arada film sadece 3 boyutlu olarak izlenebiliyor ( bütün sinema salonları 3 boyutlu filmler için 3-4 lira ekstra ücret talep ediyor ) ki bu da bence filmin bir eksi yönüydü çünkü bu filmde 3 boyutlu olarak sunulacak fazla bir şey yoktu ( filmi izleyince 3 boyut olayının biraz zorlama olduğunu anlaycaksınız )

Bir Atilla Dorsay edasıyla filme puan vermem gerekirse, buyrun buradan yakın:

Cast seçimi - oyunculuk performansı : 7/10
Senaryo : 4/10
Kurgu : 9/10 ( bunu kitaba borçlu )
Müzik-kostüm-efektler : 7/10

Kıssadan hisse : Her hafta sinemaya giden bir insansanız , bu filmi de izleyin derim, ama öyle ahım-şahım, mutlaka ilk tercih olarak izlenmesi gereken bir film değil , klasik bir Rıdvan Dilmen repliği ile '' ama bir Alex değil tabii '' :) Elde un var, yumurta var, şeker var ama ekip sıradan bir helva çıkarmış ( oooo benzetmelere devam ).

Eacansev

2 yorum:

  1. Öncelikle yeni blogun hayırlı, uğurlu olsun. :) İstikrarlı bir blog olması dileğiyle...

    Bu filmi ben de izlemek istiyorum, zaten fragmanını birlikte görmüştük. Bu yorumlardan sonra daha da izlemek istedim. Ama nesnel baktığında sinemada gitmeye değmez dersen bir süre bekleyip evde izlerim en olmadı.

    Bu arada en büyük üç hayalinden birinin gerçekleşmesine çok sevindim çünkü diğer ikisi imkansız gibi görünüyor.

    YanıtlaSil
  2. Şunu söylemeliyim ki:) bu eğlenceli yazıyı yazan zat ile birlikte izledim bu filmi..ilk yazına bayıldım aşkım..tebrikler..

    YanıtlaSil