23 Mart 2011 Çarşamba

kahpe kader

Her futbol maçı kendi hikayesini saniye saniye kendisi yazar, bir maçtan sonra oyuncuların performansının, teknik direktörün oyuncu değişikliklerinin veya hakemin kararlarının sonuca etkisini tartışmak çok bir şey ifade etmez benim için. İçinde bu kadar değişkeni barındıran, her hareketin ve kararın zincirleme olarak birbirine bağlı olduğu bir maçlarda '' şöyle olsaydı böyle olurdu '' demek havanda su dövmektir.

Galatasaray'ın UEFA kupasını kazandığı sene 3. golden önce Ergün ve Giunti ortada kalan topa hamle yapıyorlar ve top sağ kanatta golün ortasını yapacak Ümit Davala'ya geliyor, eğer o topu Giunti kazansaydı belki de Türk futbolunun tarihi farklı yazılacaktı, 2 tane Avrupa kupası gelmeyecekti, Fatih Terim İtalya'ya gitmeyecekti, Türk mili takımı da dünya 3.sü olmayacaktı, belki Aziz Yıldırım dünya yıldızlarını transfer etmeyecekti.

Aynı şekilde, 2003 senesinde Beşiktaş'ın şampiyon olduğu ve Ali Sami Yen'de Galatasaray'ı 1-0 yendiği maçta ( bkz. Lucescu'nun Terim'den intikamı ) eğer maç 0-0 devam ederken ikinci yarının başında hakem Kuddusi Müftüoğlu Hasan Şaş'a yapılan  bariz penaltıyı verseydi ve Galatasaray 1-0 öne geçseydi, Beşiktas kalan 30 dakikada 2 gol daha bulup liderliği eline geçirebilir miydi, yoksa Galatasaray maçı kazanıp puan farkını 5'e mi çıkarırdı ? Eğer Galatasaray o sene şampiyon olsaydı belki Terim uzun yıllar takımda kalacak ve bugünkü kötü duruma düşmeyecekti , ya da milli takımın başına geçmeyeceği için 2008'deki mucize Avrupa şampiyonası yarı finali gelmeyecekti.



Galatasaray-Fenerbahçe maçlarında da hep böyle kader anları maçın öyküsünü yazıyor. 6 kasım 2002'deki 6-0'lık maçta, maç 2-0 iken ve Fenerbahçe 10 kişiyken eğer Arif Erdem karşı karşıya topu direğe nişanlamasa belki yıllarca Galatasaraylıların anlatacağı bir geri dönüş ve zafer yaşanacaktı, ve belki de Aziz Yıldırım 4. senesinde başkanlığı bırakacaktı.

Aynı şekilde bu sene ki maçta da durum 1-0 Galatasaray lehineyken, eğer hakem Baros'un Gökhan'dan topu çalıp gol atmasını faul diye kesmese veya Servet'in sayılmayan golünde Sevet 1 adım geriden çıksaydı belki de Hagi önümüzdeki sene de takımın başında olacaktı, birçok transfer de bu olaya göre şekillenecekti. Sonuç olarak, Fenerbahçe'nin son 10 seneki Galatasaray maçlarındaki hakimiyeti genelde kader anlarının hep Fenerbahçe'nin lehine sonuçlanmasıyla meydana çıktı, bir Galatasaraylı olarak bence bu durumdan kurtulmanın tek çaresi bizim de en azından bir maçta hiç top oynamadan bir şans topuyla maç kazanmamızdan geçiyor, bundan sonra en azından bizim futbolcuların zihnindeki '' olmayınca olmuyor kardeşim '' düşüncesi biraz dağılır ve sonraki Fenerbahçe maçlarına daha rahat çıkarlar.

Küçük bir espriyle bitireyim bu yazıyı : Duyduğuma göre yeni statta ilk Fenerbahçe maçını kazanmak için Galatasaray her sene yeni bir stat yapacakmış:)

EAC

3 yorum:

  1. Zaten futbol seyircisi, taraftarı olmak futbolda bu şans faktörünü kabullenmeyi gerektiriyor. Diğer sporlarda şansın etkisi daha az ama futbolda böyle işte.

    Bir de şu var; topun yıllarca hep aynı tarafı sevmesi diye bir şey de olamaz. Yani şans faktörü istatistik bilimini yenemez. Futbolda "kötü oynayıp kazanmayı bilmek" diye de bir şey var. Fenerbahçe genelde bunu yapamaz ama Galatasaray maçlarında çok iyi uyguladığı kesin.

    YanıtlaSil
  2. Bence '' kötü oynayıp kazanmayı bile bilmeden topun Galatasaray kalesine girmesi '' :)

    YanıtlaSil
  3. İşte bir noktadan sonra bu şekilde düşünmek, yani bu derece kadercilik Galasaray'ı başarısız kılıyor. :)

    YanıtlaSil